Kayıtlar

Bir Sınıf Hayal Et!

Resim
Kuluçkaya yatmış bir tavuk gibi aylarca yerimde oturdum.  Heyecanla; merakla; biraz kaygı ve bolca sabırla bekledim. Sınıfta sürekli göz gezdirip , kafamda değişiklikler yaparak aylarca dolaştım. Dolapları alıp, kenara taşıdım, masaların yerini değiştirdim, panoları, kapakları söktüm, duvarları boyadım. Alınacak malzemeler de vardı. Off! Ne çok iş vardı. Nereden başlamalıydı? Daha önce değişiklikler yapan arkadaşlarla görüştüm, değişim rüzgarını başlatanlara sordum. Kafamda evirip çevirdikçe büyüdü işler, büyüdükçe ağırlaştı, ağırlaştıkça yerimden kaldırmaz oldu beni. Çocukluğumun öğrenme ortamlarını,  görev yaptığım ilk sınıfları, aradan geçen 19 seneyi düşündükçe değişen nedir ?diye sordum hep kendime. Teknolojik olarak; müzikleri kasetten dinletirken, cdye, Cdden flasha geçtik. Tahtalar akıllı oldu. Her sene çocuklar değişti. Biz yaşlandık. Pekiyi ya sınıflar? Öğrenme ortamlarımız hep aynıydı. Öğrenme merkezlerinin sınıfın zaruri ihtiyacı olduğunu bilmeme rağmen; yıllarca sın

Yeni yıl şenliği...

Resim
Biz bu sene yeni yıla sağlıklı bir şekilde girmeyi başaramadık. Yeni  yıldan iki gün önce ateşlenen ve ateşi  de 40'c'nin altına nadiren inen büyük oğlum için , eski   yılın son gününün büyük kısmını  hastanede ve eczanede geçirdik. Göz ,ağız ve burun  çevresi  kıpkırmızı ;ateşi 39-40'c civarında ve baygın bir şekilde iki  gündür yatan bir  çocuğu olan  her anne gibi bende  korkuyordum biraz. Doktor '' influenza ''deyip reçeteyi elimize tutuşturduğunda,  NEEE? diyerek çığlığı basmadım o yüzden. Sonuçta her derdin bir çaresi var. İlacı alacağız  ve geçecek. Üstelik reçetedeki ilaçlardan sadece biri elimizde yok! Hemen nöbetçi eczane listesine baktık.  Yaşadığımız ilçede  üç tane nöbetçi eczane vardı. Önce en yakın olana gittik .Eşim ve çocuklar arabada beklerken ben eczaneye girdim...İçerisi kalabalık...Bir müddet bekledikten  sonra ;reçeteyi  göstererek bu ilaç var mı? diye sordum eczacıya.. Yok !  Cevabını  alınca çıktım .. Ve üç dört kilometre ilerd

Yeni Bir Yıla Girerken..

Resim
Posta  kutularının sadece kredi kartı borcu  veya resmi  evrak zarflarıyla dolu   olmadığı; kapıya yanaşan postacının hala heyecan uyandırdığı günlerde büyüdüm ben... Yeni  yıl yaklaşırken  çoğu kırtasiyede ;Ulu Camii'nin altındaki hediyelik eşya satan dükkanlarda; renkli, simli, bol karlı ve çam ağaçlı ;hatta Noel babalı kartlar satılırdı. O günler yaklaştığında hem bu kartlardan alır; arkadaşlarımıza akrabalarımıza minik tebrik kartları atar;   hem de acaba   '' bize de postacı gelecek mi ?'' diye heyecanla beklerdik. Yılbaşı akşamları kuzinenin üstünde pişen nefis kestaneleri mideye indirir, bolca patlamış mısır ve meyve yer; tombala oynar ve büyük ikramiyenin  nereye çıktığını öğrenmek için  merakla televizyon izlerdik. Henüz  televizyon kanallarının ve  eğlence programlarının artmadığı yıllardı. Ben o uzun gecelerde   yılbaşına ayakta  girmeyi bir türlü başaramaz;  dokuz-dokuz buçukta çoktan uyumuş olurdum. İlkokul ikinci sınıftaydım. Büyük ikramiye o  sen

TORNADAN ÇIKMIŞ...SANAT

Resim
Kağıt bir bardak ve tabak ne ifade eder biz yetişkinlere? Keyifsiz ayak üstü atıştırmalıkları mı? Peki yanında biraz zeytin yaprağı olursa? Biz bu parçalardan nasıl bir bütün oluştururduk acaba? Geçenlerde gittiğim bir eğitimde çevrenin,yaptığımız işin,yaşadığımız kültürün,izlediğimiz film yada dizilerin bizi nasıl dar kalıplar içerisine sokup;nasıl kozasından fırlayan kelebek gibi havalara uçurabildiğini- bir kez daha- gördüm. Uçsak ta,seke seke gitsek de hep aksayan bir yanımız varmış meğerse...Çocukların yanında pres ütüyle dümdüz edilmiş kafamız,başka pencerelerden bakmamıza asla izin vermeyen gözlüklerimizle  ‘’uuuuffffff’’ şahaneymişiz. Ya bir de onlara ahkam kesmeye çalışan yanımız? Tutup neresinden kaldırmalı? dedim kendime... Yıllardır çocuklarla çalışıyorum.Adına ‘’ sanat etkinliği’’ dediğimiz çalışmanın envai türünü gördüm.Kağıtla,makasla ve bin bir türlü malzemeyle;yuvarlama,buruşturma,kesme ve katlama teknikleriyle yapılan onlarca at,tavşan,araba ve daha b

Yerli Malı; "Bir paylaşım masalı"

Resim
Küçüklüğümüzden beri hep aynı şey... Yerli malı haftasında "getir ve ye" veya  "yeme ve dök"...   Onca taşınan malzemeler, çocukların bünyesine ağır gelen yiyecekler ve gün sonunda ziyanın eşiğine gelen yiyecekler yerine fayda sağlayan bir şey yapsak güzel  olmaz mıydı ? Oldu! Hem de şahane oldu! Biz y erli malı haftasını bu sene adına yaraşır bir tutum tavrı içerisinde kutlamak istedik. Bizim masalımız işte tamda burada başladı.  Bir gün önce allı pulu süsledik meyveleri, şaşkın, mutlu, kızgın, genç ve yaşlı yaptık onları..      Kimi un koydu kaplara, kimi şeker, kimi karıştırdı sadece, kimi fırını yaktı belki;ama herkes kutulara sepetlere koydu yaptıklarını; fırından gelen mis gibi kokuları çekti ciğerlerine..  Yerli malı evde başlar çünkü, öyle hazır paketlerle olmaz bu iş ve güzel şeyler için  emek gerekir. Tutum, bir lahanadan;önce sarma; sonra turşu; sonra bir de yemek yapma sanatıdır. Tutum ;bir tabağa sadece yiyeceği kadar yemeği almak ve he

Mikropsu Krep

Resim
Eğer bir anneyseniz, ve başarısız bir krep yaptıysanız, küçük hareketlerle onu bir mikroba çevirebilirsiniz. Bir de sağlığına dikkat eden güçlü çocukların, ava giden mikropları nasıl hamladıklarına dair afilli bir hikaye uydurun gitsin ...  Ve mikroplar bir daha küçük çocukları avlamak için, ne zaman inlerinden çıkmak isteseler,  bacaklarının zangırtısından yer gök inler, kalplerinin koşuntusundan davullar çalarmış... Onlar da bakmışlar mikropluk artık para etmez olmuş; ta sı tarağı toplayıp uzaaakkk diyarlara gitmişler... Ve bir daha hiçççç dönmemişler.  A) B aşarısız krepin destansı geri dönüşü B) Bir mikrobun hazin öyküsü  C) Annelik sanattır  D) Bir okul önceci asla faka basmaz  Seçin hangi şık daha uygunsa yada yazın kendi masalınızı  tüm mikroplar sizden uzak olsun  herkese iyi haftalar olsun...

Yaşasın Tekerlek!

Resim
H erşey bu küçük adamın tekerlekleri üst üste koyup içine girmesiyle başladı… tekerleklerle oynayabilecekleri öyle çok oyun buldular, öyle çok eğlendiler ki, sokağa çıkıp " yaşasın tekerlek! " diye bağırıp; onu icat edene sarılacak kadar çok yürümek istemiştim. Evet; o gündü. Tekerlekler üst üste konulunca kafamda bir ışık yandı. Aklıma Behiç Ak'ın "Benim Bir Karışım" adlı kitabı geldi.  Boyumuzu hep metreyle mi ölçmeliydik? Boyumuzu başka nelerle ölçebilirdik? Kitaplarla ölçebil iriz?diyenler oldu!dolapla, sandalyeyle,  adımla, ağaçla..neler çıktı neler!Biz ölçüm cihazında ;metreye ek olarak, tekerlekleri ve karışı kullandık bugün. sınıfın geneli 5,5-6 tekerlek boyunda ve benim karışımla 6-7 karış! Kendi karışlarıyla ortalama 10-11'e kadar çıkabiliyor. Biz bugün farklı baktık, farkı gördük?  Kaç sorunun tek bir cevabı var? Bilmiyoruz! Ama boyumuzun? cevabı çok... Biliyoruz! Ya sizin boyunuz kaç tekerlek? Üstüne de Behiç Ak "Benim Bir Karışım&qu